Varoluşçu psikoterapinin bakış açısı yaşam, ölüm, yaşamın anlamı, kaygı, sorumluluk kavramlarını ön planda tutar.
Varoluşçu psikoterapiye göre insanın varoluşu özünden önce gelir.
Özden önce varoluş vardır.
Öz yaratım halindedir, sürekli üretilir.
İnsanın doğuştan getirdiği bir öz yoktur.
İnsan kendisini yaşamında var eder, insan kendini var ederken hayatta kalma çabasındadır.
Her bitki, her hayvan, her canlı gelişebileceği ya da büyüyebileceği koşullar sağlandığında varlığını sürdürmeye çabalar.
İnsan için büyümenin ve gelişmenin yönü önceden çizilmiş bir yol değildir.
Yaşamın önceden belirlenmiş bir anlamı yoktur.
İnsan yaşamı boyunca yaşadıklarına anlam katar, kattığı anlamlarla ne yönde kendisini var edeceğinin sorumluluğunu alır.
İnsan anlam üreten bir varlıktır.
Yaşadıklarına hissettiklerini anlam verir verdiği anlamlardan da sorumludur.
İnsan belli kısıtlı rağmen içinde yaşadığı kültür, doğduğu ortam ve doğasının sınırlarıyla beraber seçim yapan bir varlıktır.
Varoluşçu psikoterapiye göre insan kendisini seçme ve yeniden yaratma kapasitesine sahiptir.
İnsan var olma kapasitesini artırabilir ya da azaltabilir: toplumsal normlar ve yasaklar insanın bazı özelliklerini bastırmasına yol açabilse de insan kendi yolunu kendisi kurar.
Tüm canlılar içinde sadece insanlar çeşitli baskılama mekanizmalarıyla olmadıkları bir şeyi olmaya zorlanırlar.
Oysa insanın ihtiyacı olan tek şey kendini olduğu şey olarak kabul etmek, karşılaştığı olayları ya da durumları otantik bir şekilde göğüsleyebilmektir.
Varoluşun bir sonucu olarak ortaya çıkan kaygı bizi yeni çabalara, yeni seçimlere, yeni anlamlara yönlendirir.
Yaşam bazı sınır durumlar ile kendini var etme olanaklılığına sahiptir. Yalnızlık, belirsizlik, özgürlük, sorumluluk, ölüm gibi sınır durumlarla karşılaşmanın yarattığı kaygı yaşamda bir anlam bulma zorunluluğunu insana yükler.
Varoluşçu psikoterapi, bu yolda insanın yeni anlamlar üretmesi açısından ona eşlik eden felsefi temelli bir ekoldür.
Varoluşçu psikoterapi, varoluşçu felsefenin temelleri üzerine kurulmuş ve felsefi yönü ağır basan bir terapi yöntemidir.
Varoluşçu terapi yöntemi, bireylerin varoluşundan kaynaklanan sıkıntılara odaklanan dinamik bir terapi modelidir.
Bireylerin varoluşlarını sorgulaması ve bu sorgulamanın sonuçları altında ezilmesi üzerine geliştirilmiştir.
Varoluşçu yaklaşımda ölüm, özgürlük, yalnızlık ve anlamsızlık olmak üzere dört temel tema bulunmaktadır.
Varoluşçu terapide bu dört tema ayrıntılı olarak işlenir.
Varoluşçu terapide amaç yaşamı netleştirmektir, yaşamın üzerine düşünmek ve onu anlamaktır.
Bu terapi yönteminde bireylerin yaşadığı problemler keşfedilir ve yüzleşilir.
Varoluşçu terapi derin ruhsal bir yolculuktur.
Bu nedenle uzun soluklu bir terapi modelidir.